Tasarim23


Saatimizin sesini kısmak için saniyenin üstüne tıklayın.

egedersler

Teşhis ve İntak

 

Teşhis, kişileştirmek demektir. İntak da konuştur­mak. Demek ki bu sanatlar kişi sayılmayan ve konuşamayan varlıklarla ilgilidir. Kişilik ve konuşma insana ait özelliklerdir, insan olmayan varlıkları insana benzeterek, onlara insan özellikleri vermek bu sanatın temelini oluşturur. Öyleyse bir hayvanı, bitkiyi veya cansız bir varlığı insana benzetmek "Teşhis" sanatını meydana getiriyor. Bu varlıklara konuşma özelliği verilirse "İntak" sanatı yapılmış olur.

 

Teşhis ve İntak ile Kapalı İstiâre arasında çok yakın benzerlikler vardır. Hatta bu sanatlarla Kapalı istiâre (İstiâre-i mekniye) aynı şeydir diyebiliriz. Yalnız aralarında iki ayrılık vardır:

 

1.    Teşhiste varlık yalnızca insana benzetilir, ona insan özellikleri verilir. Kapalı istiârede ise insan dışındaki çeşitli varlık ve kavramlara da benzetilme söz konusudur. (Bkz. Kapalı İstiâre)

 

2.    Teşhis genellikle İntak (konuşturma) sanatı ile beraber bulunur. Yani insana benzetilen varlık, insan gibi konuşturulabilir. Ama kapalı istiârede konuşturma söz konusu değildir.

 

 

O hâlde teşhisi kapalı istiâreden ayırırken varlığın insana benzetilmiş olmasını ve şayet varsa o varlığın ko­nuşturulmuş olmasını göz önünde tutacağız.

 

Teşhisle İntak her zaman birlikte bulunmayabilir. İnsana benzetilen bir varlık konuşturulmayabilir. Ama İntak'ın bulunduğu yerde her zaman Teşhis vardır. Zirâ insan gibi konuşturulan varlık, aynı zamanda insana da benzetilmiş, yani kişileştirilmiştir.

 

Bu sanatlar masallarda, destanlarda ve fabllarda sık sık kullanılırlar. Doğu'nun meşhur eseri "Kelile ve Dimne" bu sanatlar üzerine kurulmuştur. Çağımızda da bu sanat temel alınarak yapılan ÇİZGİ FILM'ler büyük ilgi görmektedir. Demek ki bu sanattan modern dünyanın en yeni yapımları olan çizgi filmlerde de faydalanılmaktadır. Bu, edebî sanatların -gösteriş gayesiyle olmamak şartıyla- hiçbir zaman önemlerini kaybetmeyeceklerine güzel bir örnektir.

 

 

 

 

 

Âşık Veysel'in "Çarık-Mes Konuşması" da bu sanata güzel bir örnektir:

 

Çarık:

Aman kardeş çok üşürüm

Sen köşede ben dışada

Senin ile kardeş idim

Sen köşede ben dışada

 

Mes:

Elin yüzün çamur bu ne

Git ahırda kızınsene

Lâf istemem uzun çene

Ben köşede sen dışada

 

Çarık:

Sen de deri ben de deri

Görüyon mu kör kaderi

Sen tutmuşsun mevkileri

Sen köşede ben dışada

 

Mes:

Neler gördüm tezgâhlarda

Hiç gezmedim uzaklarda

Hakkım vardır bu haklarda

Ben köşede sen dışada

 

Çarık:

Güzel güzel halı kilim

Senin kılın benim kılım

Tepeleyip etme zulüm

Sen köşede ben dışada

 

Mes:

Ben kimseye etmem zulüm

Ne çâre ki böyle yolum

Halı gene benim halım

Ben köşede sen dışada

 

Çarık:

Sen gezersin halılarda

Güzel güzel balolarda

Ben gezerim çalılarda

Sen köşede ben dışada

 

Mes:

Mes çarıktır çarık mestir

Yürürlerse aynı sestir

Veysel söyler bir nefestir

Gâh içede gâh dışada

(Dostlar Beni Hatırlasın, s. 234)

 

Bu şiirde de mes ve çarık (iki ayakkabı çeşidi) konuşturulmaktadır. Böylece hem teşhis, hem de intak sanatları meydana gelmiştir. Şair içindeki duyguları, insanlar arasındaki farklılıkları çarık ve mes sembolleriyle anlatma yolunu seçmiştir.

Bugün 37 ziyaretçi (39 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol