Saatimizin sesini kısmak için saniyenin üstüne tıklayın.
egedersler
Teşhis ve İntak
Teşhis, kişileştirmek demektir. İntak da konuşturmak. Demek ki bu sanatlar kişi sayılmayan ve konuşamayan varlıklarla ilgilidir. Kişilik ve konuşma insana ait özelliklerdir, insan olmayan varlıkları insana benzeterek, onlara insan özellikleri vermek bu sanatın temelini oluşturur. Öyleyse bir hayvanı, bitkiyi veya cansız bir varlığı insana benzetmek "Teşhis" sanatını meydana getiriyor. Bu varlıklara konuşma özelliği verilirse "İntak" sanatı yapılmış olur.
Teşhis ve İntak ile Kapalı İstiâre arasında çok yakın benzerlikler vardır. Hatta bu sanatlarla Kapalı istiâre (İstiâre-i mekniye) aynı şeydir diyebiliriz. Yalnız aralarında iki ayrılık vardır:
1. Teşhiste varlık yalnızca insana benzetilir, ona insan özellikleri verilir. Kapalı istiârede ise insan dışındaki çeşitli varlık ve kavramlara da benzetilme söz konusudur. (Bkz. Kapalı İstiâre)
2. Teşhis genellikle İntak (konuşturma) sanatı ile beraber bulunur. Yani insana benzetilen varlık, insan gibi konuşturulabilir. Ama kapalı istiârede konuşturma söz konusu değildir.
O hâlde teşhisi kapalı istiâreden ayırırken varlığın insana benzetilmiş olmasını ve şayet varsa o varlığın konuşturulmuş olmasını göz önünde tutacağız.
Teşhisle İntak her zaman birlikte bulunmayabilir. İnsana benzetilen bir varlık konuşturulmayabilir. Ama İntak'ın bulunduğu yerde her zaman Teşhis vardır. Zirâ insan gibi konuşturulan varlık, aynı zamanda insana da benzetilmiş, yani kişileştirilmiştir.
Bu sanatlar masallarda, destanlarda ve fabllarda sık sık kullanılırlar. Doğu'nun meşhur eseri "Kelile ve Dimne" bu sanatlar üzerine kurulmuştur. Çağımızda da bu sanat temel alınarak yapılan ÇİZGİ FILM'ler büyük ilgi görmektedir. Demek ki bu sanattan modern dünyanın en yeni yapımları olan çizgi filmlerde de faydalanılmaktadır. Bu, edebî sanatların -gösteriş gayesiyle olmamak şartıyla- hiçbir zaman önemlerini kaybetmeyeceklerine güzel bir örnektir.
Âşık Veysel'in "Çarık-Mes Konuşması" da bu sanata güzel bir örnektir:
Çarık:
Aman kardeş çok üşürüm
Sen köşede ben dışada
Senin ile kardeş idim
Sen köşede ben dışada
Mes:
Elin yüzün çamur bu ne
Git ahırda kızınsene
Lâf istemem uzun çene
Ben köşede sen dışada
Çarık:
Sen de deri ben de deri
Görüyon mu kör kaderi
Sen tutmuşsun mevkileri
Sen köşede ben dışada
Mes:
Neler gördüm tezgâhlarda
Hiç gezmedim uzaklarda
Hakkım vardır bu haklarda
Ben köşede sen dışada
Çarık:
Güzel güzel halı kilim
Senin kılın benim kılım
Tepeleyip etme zulüm
Sen köşede ben dışada
Mes:
Ben kimseye etmem zulüm
Ne çâre ki böyle yolum
Halı gene benim halım
Ben köşede sen dışada
Çarık:
Sen gezersin halılarda
Güzel güzel balolarda
Ben gezerim çalılarda
Sen köşede ben dışada
Mes:
Mes çarıktır çarık mestir
Yürürlerse aynı sestir
Veysel söyler bir nefestir
Gâh içede gâh dışada
(Dostlar Beni Hatırlasın, s. 234)
Bu şiirde de mes ve çarık (iki ayakkabı çeşidi) konuşturulmaktadır. Böylece hem teşhis, hem de intak sanatları meydana gelmiştir. Şair içindeki duyguları, insanlar arasındaki farklılıkları çarık ve mes sembolleriyle anlatma yolunu seçmiştir.