Tasarim23


Saatimizin sesini kısmak için saniyenin üstüne tıklayın.

egedersler

Mecaz-ı Mürsel

Kelimelerin ilk bakışta iki türlü manaları vardır. Birincisi kelime söylendiğinde ilk akla gelen manadır. Buna kelimenin gerçek manası diyoruz. Bazen de kelime gerçek manasının dışında bir manada kullanılır, işte o zaman kelimenin mecâzî manası söz konusudur.
 
 
Meselâ "İstiklâl Marşı"nın "Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl" mısrasını ele alalım. Burada "hilâl" kelimesi mecâzî manada kullanılmıştır. Ayın ilk doğduğu günlerdeki orağa benzer şekli değil, bayrak manası kast edilmektedir. Şimdi bu kelimedeki mecazın nasıl oluştuğunu gözden geçirelim. Şair "İstiklâl Marşı" yazmaktadır. Ülke belki de tarihinin en bunalımlı, en ağır günlerini yaşamaktadır. Fakat şair, bu kötü durumun geçici olduğuna bütün kalbiyle iman etmiştir. Marş boyunca Türk milletinin düşmanlarını yeneceğini, beklenen zaferin mutlaka kazanılacağını işler. Bu müstakbel zaferin heyecanıyla doludur. İstiklâlin işareti hür dalgalanan bir bayraktır. Türk bayrağının en etkileyici yeri de üzerindeki "hilâl"dir. İşte bayrağın üzerindeki bu hilâl, şairde en fazla heyecan uyandıran unsur hâline geliyor ve bayrağın bütününün yerini alıyor. Artık hilâl demek bayrak demektir. Bu mısrada "hilâl" kelimesini "ayın doğduğu ilk günlerdeki şekli" diye manalandırmak mümkün değildir. Yani kelime gerçek manasını kaybetmiş ve bayrak objesini karşılar duruma gelmiştir. İşte kelimelerin bu şekilde kullanılışı sonucu meydana ge­len sanata MECÂZ-I MÜRSEL diyoruz. Bu kullanılışta varlığın bir parçası, bütününün yerini alıyor. Yani bayrak hilâle benzetilmemiştir, bayrağın bir parçasıolan hilâl,  şairin içinde bulunduğu  heyecan   hâlinin etkisiyle bayrağı temsil eder duruma gelmiştir.
 
 
Bu açıklamalardan sonra mecâz-ı mürselin meydana gelebilme şartlarını tesbit edebiliriz.
 
1.                Herhangi bir kelimenin mecaz-ı mürsel olabil­mesi için mecâzî manada kullanılmış olması ve gerçek manasında değerlendirilememesi gereklidir.
 
 
2.                Kelime ile yerine kullanıldığı varlık arasında benzetme maksadının olmaması lâzımdır.  Benzetmemaksadı olursa istiâre sanatı meydana gelir. (Bk. isti-âre)   
 
Mecâz-ı mürsel  "gönderilmiş mecâz"  manasına gelir. Sanatkâr, bir kelimenin mecâzî manasını arada benzetme maksadı olmadan herhangi bir şekilde başka bir varlık için kullanır. Artık kelimenin mecazî manası, yerine kullanıldığı varlığa aittir. O varlığa gönderilmiş­tir. Bir kelimede mecâz-ı mürsel olduğunu anlamanın yolu, kelimenin benzetme maksadıyla kullanılıp kullanılmadığını tesbit etmektir. Kelime benzetme yapmak maksadıyla başka bir kelimenin yerine kullanılmışsa oradaasla mecâz-ı mürsel yoktur.
 
 
 
Meselâ bir insana "Arslanım"   denildiği zaman kelime  mecâzî manada kullanılmıştır. Ama burada mecâz-ı mürsel sanatı de­ğil, istiâre sanatı vardır. Çünkü sanatkârın maksadı o kişiyi güç, kuvvet veya kahramanlık yönünden arslana benzetmektir.
 
 
 
Peki varlıklar arasında benzerlikten başka ne gibi ilgilerolabilir? Meselâ bütün-parça, durum-yer, sebep-sonuç, özellik-genellik, çokluk-azlık, öncelik-sonralık vb. gibi pek çok ilgi varlıkları birbirine bağlar. İşte benzerlik ilgisi dışındaki bütün ilgiler için yapılan mecazlar, MECÂZ-I MÜRSEL sanatını meydana getirir.
 
 
Örnekler:
 
"Bu okul sizi hayata en iyi şekilde hazırlayacaktır." cümlesinde "okul" kelimesi gerçek manada değil, okulda ders veren öğretmenler manasında kullanıl­mıştır. Öyleyse kelimede mecâz-ı mürsel sanatı vardır. Kelime öğretmen yerine kullanılmıştır dedik. Mecâz-ı mürsel ancak yerinde bir mana taşır. Burada okul ile öğretmen arasında yer ve durum ilişkisi vardır. Kelimeyi, öğretmenin başka bir yerdeki durumuyla ilgili olarak kullanırsak mecaz-ı mürsel bozulur, hattâ gü­lünç bir hâle girer.
 
 
 
Meselâ öğretmen pazara gider, alış veriş yapar. Cümleyi "Bu okul pazara gider, alış veriş yapar." şek­line sokarsak, mecaz-ı mürselin yok olduğunu, anlamın da gülünç bir hâle geldiğini görürüz.
 
 
 
 
Bir ruh  o derin bahçede bir defa yaşarsa
Boynunda onun kolları, koynunda o varsa
(Yahya Kemâl, Vuslat, KGK, s. 128)
 
 
 
ruh" kelimesinde mecaz-ı mürsel vardır. İnsan yerine kullanılmıştır. Ruh insanın bir parçasıdır. Şairi heye­cana getiren unsur ruhla ilgili 'aşk' olduğundan, ruh ön plana çıkıyor ve insanı temsil eder hâle geliyor.
 
 
 
         Ateş ve kanla siler bir gün ordumuz lekeyi
Bu insan oğluna bir şeyn olan mütârekeyi
(Yahya Kemal, 1918, KGK, s. 80)
 
 
 
Ateş ve kan kelimelerinde mecâz-ı mürsel vardır. Bunlar savaşın birer parçasıdırlar. Şairin kafasında canlandırdığı savaş, bu yönleriyle ön plana çıkıyor ve diğer özellikleri siliniyor
Bugün 15 ziyaretçi (15 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol