ABA à Genellikle yünden yapılan kalın kumaş.
Abajur à Işığın etkisini kesmek için yapılan kumaş.
Abaküs à Sayı boncuğu.
Abartma à Bir işi, olduğundan büyük gösterme.
Abdal à Eskiden çok gezen ve dolaşan dervişlere denir.
Abes à Saçma, boş, gereksiz.
Abide à Anıt.
Abla à Büyük kız kardeş.
Abone à Peşin ödeme yaparak süreli yayınlara alıcı olma işi.
Abonman à Bir satıcı ile alıcılar arasında yapılan anlaşma sürdürüm.
Acar à Atılgan, sözü pek, yiğit.
Acem à İranlı
Acı à 1. Ağız da oluşan yakıcı durumun tatlı karşıtı. 2. Kırıcı, üzücü, dokunaklı(mecaz)
Acımak à Ağrılı olmak, acılı duruma gelmek.
Acındırmak à Bir kimsenin acımasını sağlamak.
Açıkça à Gizli bir yönü kalmaksızın, kolayca.
Açık saçık à Göreneğe aykırı derece de çıplak veya örtüsüz, ölçüsüz.
Açınım à Geometrik bir cismin yüzeylerinin açılıp tek bir düzlem üzerinde yayılmasıyla ilgili teknik çizim.
Açkı à Anahtar
Açmazlık à 1. İçinden çıkılmaz olma durumu. 2. Sır saklama durumu.
Adak à Adamak işi veya adanılan şey, nezir.
Adalet à Hak ve hukuka uygun olma, doğruluğu gözetme.
Adanmak à Bir işe adanmış olmak.
Aday à Bir görev veya bir seçim yapılırken kendini ileri süren veya başkaları tarafından önerilen kimse.
Adî à 1. Sıradan, hiçbir özelliği olmayan. 2. Aşağılık, bayağı, alçak.
Adliye à Hukuk ve devlet işlerini yürüten devlet kuruluşları.
Aerobik à Müzikle yapılan bir tür jimnastik.
Afet à Deprem, sel, yangın gibi doğanın oluşturduğu yıkım, felaket.
Afetzede à Afete uğramış, zarar görmüş kimse.
Aforoz à Hristiyanlık inancına göre kilise tarafından verilen “toplumdan dışlanma” cezası.
Afşar à (Tarih) Oğuz Türkleri soyundan olup Anadolu’nun daha çok güneyinde yaşayan topluluk.
Ağarmak à Ak gibi olmak, beyazlamak, solmak.
Ağartı à Bir rengin beyazlaşması veya aydınlanması.
Ağırbaşlı à Davranışları ölçülü, olgun kimse, vakur, ciddi.
Ağızlık à Sigara içerken kullanılan, çubuk biçimindeki araç.
Ağma à Akan yıldız.
Ağ tabaka à (Tıp) Göz yuvalarının iç yüzeyinde görme sinirinin yayılması ile beliren, ışığa duyarlı zar, retina.
Ahali à Bir kentte veya bir semtte oturanların tamamı.
Ahdetmek à1. Bir şeyi yapmak için kendi kendisine söz vermek. 2. Yemin etmek.
Ahır à Evcil hayvanların barındığı kapalı yer, hayvan damı.
Ahkâm à Yargılar, hükümler.
Ahlâk à Bir toplumun benimsemiş bulunduğu ve bunlara uymak zorunda olduğu davranış biçimleri ve kuralları, töre. Ahmak à Bön, budala, aptal.
Ahuà1. Ceylan, karınca.
2. Güzel, ince, zarif kadın.
Aileà Anne, baba, çocuklar ile en küçük toplumun biri.
Ajanda à Takvimli defter, andaç.
Akademik à 1. Akademi ile ilgili.
2. Bilimsel niteliği olan.
Akbaba à Dağlık yerlerde yaşayan ve leşle beslenen bir tür iri ve güçlü kuvvetli avcı kuş.
Akdoğan à Küçük kuşlarla beslenen bir tür yırtıcı hayvan.
Akılcılık à Aklın ilkelerine ve verilerine uygun öğretilen genel adı, rasyonalizm.
Akıl hastası à Ruh hastası.
Akım à 1. Akmak işi.
2. Hava, su gibi akışan maddelerin veya elektrik yüklerinin yer değiştirmesi, cereyan.
3. Bir akarsuyun yatağından geçen su miktarının metre saniye bakımından değeri.
Akıtma à Atların alınlarında bulunan ve burunlarına doğru uzanan beyaz leke.
Akit à İki kişi veya kurum tarafından yasal yollara yapılan sözleşme, kontrat.
Aklıselim à Sağduyu.
Akrostiş à Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okununca, ortaya anlamlı bir söz çıkacak biçimde düzenlenmiş manzume veya şiir.